

81
LOJİSTİK ALTYAPI
Necat Haksal’a göre yeni dönem-
de Toros’a üstünlük kazandıran en
önemli özelliklerinden biri hızla
karar alabilmesi ve yeni ihtiyaçla-
ra anında çözümler üretebilmesiy-
di.
17
Bunun en iyi örneği, herhalde
Toros’un dağıtım altyapısını oluş-
turmak için Horoz Lojistik ile girdi-
ği işbirliğiydi. Daha önce üreticiler
mallarını hep fabrikada teslim ettik-
lerinden, herhangi bir sevkıyat yü-
kümlülükleri yoktu. Oysa şimdi gi-
derek artan sayılardaki bayilere dü-
zenli mal ulaştırmak, mevsimsel bir
karaktere sahip olan gübre sektö-
ründe ciddi bir lojistik ve ulaşım alt-
yapısı gerektirmekteydi.
Toros yönetiminin bu konudaki ön-
celiği, “rakibin beş günde gidebile-
ceği bir yere bir günde gidebilmek”
idi. Toros, bu şekilde sektörün ge-
nel olarak hantal yapısı karşısında
önemli bir rekabet avantajı elde et-
meyi ve satış noktasına ulaşmakta
her zaman rakibinin bir adım önün-
de olmayı hedeflemekteydi. Bu ne-
denle Toros’un hem güvenilir, hem
de kendi esnekliğinde hareket ede-
bilecek hızlı bir lojistik çözüme ih-
tiyacı vardı.
İşte bu aşamada “Toros tarzı iş yap-
ma kültürünün tipik bir örneği” ola-
rak Horoz Lojistik ile yapılan anlaş-
ma, 25 yıl devam edecek çok verim-
li bir işbirliğinin de başlangıcı oldu.
Bu işbirliği kapsamında gübrenin
yurt çapında dağıtım işini yıllık ola-
rak üstlenen Horoz Lojistik, şirketin
Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin
Horoz’a göre, o dönemde böylesi-
ne büyük bir operasyonun altından
kalkabilecek az sayıdaki taşımacılık
firmasından biriydi. Şirket, geçmiş-
te kamuya ait gübre fabrikalarının
ve Tarım Kredi Kooperatifleri’nin
ulaştırma hizmetlerini vererek bu
alanda epey tecrübe sahibi olmuş-
tu. Geniş araç filosu ve Türkiye’nin
her tarafına yayılmış irtibat bürola-
rı sayesinde Horoz Lojistik, özel bir
teşkilat kurmaya gerek kalmadan,
mevcut olanaklarıyla Toros’un he-
men tüm ihtiyaçlarına anında ce-
vap verebilmişti. Toros da bu anlaş-
ma sayesinde Horoz’un geçmiş tec-
rübelerinden geniş şekilde yararlan-
ma şansı bulmuştu.
Bu işbirliği çerçevesinde tarafların
bir bakıma “kimyalarının birbirine
NURETTİN HOROZ
Horoz Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı
1986 yılında gübrenin devlet tarafından libere edilmesiyle, Toros Gübre, müşterileri-
ne kendi özgür iradesiyle mal satabilme imkânına kavuştu. O dönemde Toros Gübre,
mallarını müşterilerine lojistik anlamda nasıl ulaştırabiliceğine dair çözüm arayışına
girmişti. Bu arada sektör içerisinde kendi beklentilerine, şirket büyüklüğüne, teşki-
latına uygun bulmuş olmalı ki, Karabük’te küçük bir nakliyeci olan Acemoğlu lakap-
lı Mustafa Gürman vasıtasıyla bize işbirliği talebini iletti. Acemoğlu, Tekfen Holding’e,
yani Feyyaz Beylere, geçmişte Karabük’te demir taşıma hizmeti vermiş bir nakliyeciy-
miş. Ama onların teveccühünü, selamını kazanmış, güvenini kazanmış.
Bu adamcağız geldi bize, kendini tanıttı. Biz onu tanımıyorduk. Dedi ki, “Bizim Toros
Gübre diye bir firmamız var. Oranın genel müdürü bana Horoz firmasıyla görüşme-
mi, işbirliğini kabul ederlerse iş yapmak isteyeceklerini söyledi.” Ben de düşündüm,
“Kimdir bu adam?” diye. Birisi geliyor, Tekfen Holding adına konuşuyor. İnanmadım,
bir yere de koyamadım kafamda. Adama, “Sen de kimsin?” diyemem, çünkü “Ben
dostlarıyım,” dedi. O zaman biraz güven hissedebilmek için, “Söyle beyefendinin tele-
fonunu. Ben arayayım. Randevu veriyorsa gidelim,” dedim. Verdi adamcağız telefonu-
nu. Erhan Bey çıktı karşıma. Dedim ki, “Buraya Mustafa Bey diye bir arkadaşınız gel-
di. Sizlerden de selam getirdi. İşiniz varmış. Görüşmek isterseniz memnuniyetle gele-
lim.” “Tabii, gelin görüşelim,” dedi Erhan Bey. Anlaşılıyor ki o gün için bir ihtiyaç çık-
mış, o ihtiyacı gidermek için de bir ön yoklama yapılmış. Firmamızı piyasadan duymuş
olmalılar, çünkü biz zaten gübre sektöründe çalışıyorduk o zaman. Büyük çapta iş ya-
pıyorduk. Kamu şirketlerinin nakliyecisi bizdik. Herhalde bizim bu konudaki ihtisas ve
becerimizi duymuş olmalılar.
Görüşme İstanbul’da oldu. Erhan Bey’e gittik. Kendisi işlerinden bahsetti. Biz de di-
ğer sektör temsilcileriyle kurduğumuz ilişkiyi kendileriyle de kurabileceğimizi izah et-
tik. “Nurettin Bey, bu işin bize maliyeti ne olabilir?” diye sordu Erhan Bey. “Vallahi bil-
miyorum. Kabaca tonu 7 liraya falan mal ederiz belki,” dedim. “Nasıl yapacağız o za-
man?” dedi. “Bize güveniyorsanız 7 lira üzerinden ödeme yapın. Yıl sonunda kaç lira
çıktıysa hesaplaşalım.” “Olur,” dedi. Bu kadar iyi niyetli yani. Giderken kapıdan çıktım
ki, sekreter hanımla “Nurettin Bey’e şunu verin, belki harçlık eder,” diye bir çek gön-
dermiş. Geri döndüm, “Erhan Bey bu ne?” dedim. “Lazım olur. Git harca. İşimizi yapa-
caksın,” dedi. Teşekkür ettim, öyle çıktık.
Aşağı yukarı 10 bin ton karşılığı bir para, yani az para değil. Daha ortada sözleşme
yok, bir şey yok. On beş dakika oturduk daha, belki yarım saat. Gerçekten de yıl sonu
geldiğinde biz hesap kitap ettik, üç kuruş da üzerine koyduk, dedik ki “Biz bu işi size
665 kuruşa mal ettik. Siz bize 7 lira verdiniz. Buyurun ton başına 35 kuruşunuzu. Hay-
rını görün paranızın. Biz de hayrını gördük.” Onun üzerine tersine bir fatura yapıldı,
hesap kapatıldı. Tabii burada iyi niyet çok önemli. Aramızdaki anlaşma sözlü bir an-
laşmaydı. Parası, pulu yoktu. Ama bir gönül birliği doğmuştu. O andan itibaren de,
bugüne gelişimizde çeşitli evreler geçirmiş olsak da, yine o duygu, o heyecan ve sa-
mimiyet hiç üzerimizden silinmedi. Zannediyorum onlar aradıkları insanları buldular.
Biz de böyle insanları hayatımızın başka yerlerinde bulamadık. Bugüne kadar bula-
madık, bundan sonra da bulabileceğimizi zannetmiyorum.
uyması” da, karşılıklı güvene ve bil-
gi alışverişine dayalı “mükemmel”
bir işbirliğinin ortaya çıkmasını sağ-
lamıştı. Taşımacılık sektöründe bu
kadar uzun ve sorunsuz bir işbirli-
ğine pek nadiren rastlandığını söy-
leyen Nurettin Horoz’a göre, ilişki-
lerin bu seviyeye ulaşmasında Toros
yönetiminin sergilediği sıcak tavır
da büyük rol oynamıştı: